|
mekan
ve insan
İnsanın,
mutluluğu ve mutsuzluğuna, içinde yaşadığı mekanın etkisini
bilmeyen yoktur. Hele o mekan bir çok belirsizliklerin, karmaşa ve karışıklıkların
yaşandığı, kısacası koaosun hakim olduğu bir ortam olursa; işte
o zaman mekanın etkisinin ne kadar olumsuz olduğunu kelimelerle izah
etmek güç olsa gerek. Mekan,
içinde bulunduğumuz, etkilediğimiz, etkilendiğimiz yer. Mekan var
istikrar içerir; mekan var belirsizlik gösterir. İşte
belirsizliklerin hakim olduğu yerlerin başında şehirler gelmektedir.
Şehir yaşantısı başlı başına bir sorun, hatta sorunlar yumağıdır.
Gürültü, görüntü, hava kirliliği gibi kirliliğin yanında hesaba
katılmama, tanınmama, hatta tanınmamanın yarattığı yalnızlık,
farklılıkların yarattığı gerilimlere bir de yoksulluklar ve eğitimsizlik
de eklenince şehir insanın üzerine gelen ve onu çepeçevre saran bir
ucube olmaktadır. Şehir yeterinden çok ve çeşitli dış duyumların
yer aldığı, insanların uyarım bombardımanına tutulduğu yerdir.
İnsan psikolojik yapısı gereği uyarıma ve değşime ihtiyaç duyar.
Bu değişim ve uyarımlar istikrar sınırını aştığı andan
itibaren ise başta psikolojik sağlık olmak üzere bireyin tüm varlığını
tehdit etmeye başlar. Şehir yaşantısında uyarım ve değişimlerin
istikrarından söz edebilir miyiz? Bunu
daha iyi anlamak için isterseniz şehri birlikte gezelim. Bir yanda
devasa yüksekliklere ulaşmış binalar, diğer yanda onların ayakları
altında kalmış derme çatma binalar. İlerlememize engel olan trafik
sıkışıklığı, egsoz gazları, kalkson sesleriyle adeta niçin
buradasınız derccesine tehdit edildiğimizi görürüz. Aldıramyalım
yolumuza devam edelim. Bir ekmek peşinde koşanlarla bir saniyede
milyarlar harcayanların yarattığı zıtların çatışması olarak
karşımıza çıkan tablo. İsterseniz yine aldırmayalım, gezmeye
devam edelim. Gezdikçe duyduğumuz yalnızlık beni iyiden iyiye ürkütüyor,
bilemem sizi. Herhalde köyden gelmiş olmamın sonucu olsa gerek.
"Köyden indim şehire şaşırdım birden bire" özdeyişinde
olduğu gibi mi dersiniz bilmem. Ama bir gerçek var kendisi için zamanı
olmayan, nereye, niçin koşuştuğunu bilmeyen insanların bulunduğu
bu mekanda çok mutlu oldum demek kendisini aldatmak değil mi? Takdir
sizlerin. Bu kadar kalabalıkta şehirli yalnızlık yaşamıyor mu? Araştırmacılar
şehir insanının ortalama ömrünün köylerde yaşayanlara göre bir
iki yıl kısalttığını ifade ediyorlar. Anlaşılıyor
ki, şehir yaşantısı başlı başına bir eğitim ve varlık işi.
Varoluşunu sürekli gözden geçirmeyen ve kendini yeniden yapılamaya
hazır olmayan insanları şehir yaşantısı adeta yutuyor. İnsan
bundan yoksun oldukça bu yaşantı, stres ve kaygılı yaşantı haline
dönüşüyor. Ama insanlarımız da şehirde yaşamak zorunda. Bu
zorunluluğun yarattığı sorunların aşılması için insanı ve
insanlığı tehdit eden durumların ortadan kalkması için, insanın
desteğe ihtiyacı var. Bu ihtiyacı gidermek kurumların ve kuruluşların
işi olduğu kadar kendine verilmek istene hizmetleri talepr etme ve
gereğinin yerine getirme gayreti içinde olmada şehirde yaşayanların
işi osa gerek. Hadi, kolay gelsin. Prof.
Dr. Kurtman Ersanlı |