http://www.samsun55.net/kurtman_ersanli

 

mekan ve insan 

İnsanın, mutluluğu ve mutsuzluğuna, içinde yaşadığı mekanın etkisini bilmeyen yoktur. Hele o mekan bir çok belirsizliklerin, karmaşa ve karışıklıkların yaşandığı, kısacası koaosun hakim olduğu bir ortam olursa; işte o zaman mekanın etkisinin ne kadar olumsuz olduğunu kelimelerle izah etmek güç olsa gerek.

Mekan, içinde bulunduğumuz, etkilediğimiz, etkilendiğimiz yer. Mekan var istikrar içerir; mekan var belirsizlik gösterir. İşte belirsizliklerin hakim olduğu yerlerin başında şehirler gelmektedir. Şehir yaşantısı başlı başına bir sorun, hatta sorunlar yumağıdır. Gürültü, görüntü, hava kirliliği gibi kirliliğin yanında hesaba katılmama, tanınmama, hatta tanınmamanın yarattığı yalnızlık, farklılıkların yarattığı gerilimlere bir de yoksulluklar ve eğitimsizlik de eklenince şehir insanın üzerine gelen ve onu çepeçevre saran bir ucube olmaktadır. Şehir yeterinden çok ve çeşitli dış duyumların yer aldığı, insanların uyarım bombardımanına tutulduğu yerdir. İnsan psikolojik yapısı gereği uyarıma ve değşime ihtiyaç duyar. Bu değişim ve uyarımlar istikrar sınırını aştığı andan itibaren ise başta psikolojik sağlık olmak üzere bireyin tüm varlığını tehdit etmeye başlar. Şehir yaşantısında uyarım ve değişimlerin istikrarından söz edebilir miyiz?

Bunu daha iyi anlamak için isterseniz şehri birlikte gezelim. Bir yanda devasa yüksekliklere ulaşmış binalar, diğer yanda onların ayakları altında kalmış derme çatma binalar. İlerlememize engel olan trafik sıkışıklığı, egsoz gazları, kalkson sesleriyle adeta niçin buradasınız derccesine tehdit edildiğimizi görürüz. Aldıramyalım yolumuza devam edelim. Bir ekmek peşinde koşanlarla bir saniyede milyarlar harcayanların yarattığı zıtların çatışması olarak karşımıza çıkan tablo. İsterseniz yine aldırmayalım, gezmeye devam edelim. Gezdikçe duyduğumuz yalnızlık beni iyiden iyiye ürkütüyor, bilemem sizi. Herhalde köyden gelmiş olmamın sonucu olsa gerek. "Köyden indim şehire şaşırdım birden bire" özdeyişinde olduğu gibi mi dersiniz bilmem. Ama bir gerçek var kendisi için zamanı olmayan, nereye, niçin koşuştuğunu bilmeyen insanların bulunduğu bu mekanda çok mutlu oldum demek kendisini aldatmak değil mi? Takdir sizlerin. Bu kadar kalabalıkta şehirli yalnızlık yaşamıyor mu? Araştırmacılar şehir insanının ortalama ömrünün köylerde yaşayanlara göre bir iki yıl kısalttığını ifade ediyorlar.

Anlaşılıyor ki, şehir yaşantısı başlı başına bir eğitim ve varlık işi. Varoluşunu sürekli gözden geçirmeyen ve kendini yeniden yapılamaya hazır olmayan insanları şehir yaşantısı adeta yutuyor. İnsan bundan yoksun oldukça bu yaşantı, stres ve kaygılı yaşantı haline dönüşüyor. Ama insanlarımız da şehirde yaşamak zorunda. Bu zorunluluğun yarattığı sorunların aşılması için insanı ve insanlığı tehdit eden durumların ortadan kalkması için, insanın desteğe ihtiyacı var. Bu ihtiyacı gidermek kurumların ve kuruluşların işi olduğu kadar kendine verilmek istene hizmetleri talepr etme ve gereğinin yerine getirme gayreti içinde olmada şehirde yaşayanların işi osa gerek. Hadi, kolay gelsin.

Prof. Dr. Kurtman Ersanlı
başa dön